Birleşmiş Milletler Raporu: Suriye’de büyük Alevi kıyımı yaşandı… İki bine yakın ölüm… 40 bin göç

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Suriye Soruşturma Komisyonu, mart ayında Suriye’nin özellikle Alevi nüfusunun yoğun olduğu Lazkiye, Tartus, Humus ve Hama bölgelerinde gerçekleşen katliamları inceledi. Komisyonun 200’den fazla tanıkla yaptığı görüşmeler sonucunda hazırlanan 66 sayfalık raporda bölgede iki bine yakın kişinin öldürüldüğü, 40 bin kişinin de göç ettiği bilgisi yer aldı.

Söz konusu raporu köşesine taşıyan Evrensel yazarı Fatih Polat “BM’nin Alevi Katliamı Raporu ve ‘kötülüğün sıradanlığı” başlıklı yazısında şunları kaydetti:

“Suriye’de HTŞ’nin yönetiminde, Alevi nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde mart ayında yaşanan katliamlara ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan rapor hem savaş suçu tespiti yapıyor hem de Şara yönetimini faillik zincirinin ortasından çekip çıkarıyor.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) Suriye Soruşturma Komisyonu, sahada 200’den fazla görüşme yaptıklarını belirtiyor ve Alevileri hedef alan şiddet olaylarının yaygın ve sistematik olduğunu saptıyor. Rapor, bin 700’den fazla kişinin öldürüldüğünü aktarıyor.

… 6 Mart’ta Lazkiye’deki ilk kapsamlı saldırıya Suriye Milli Ordusu’na (SMO) bağlı Sultan Süleyman Şah Tugayı, Sultan Murat Tümeni, Hamza Tümeni ve HTŞ’ye bağlı Osman Tugayı ile Muaviye Tugayı birlikleri katıldığı dile getiriliyor:

“İhlallerin iddia edilen failleri arasında, bazıları İdlib, Humus, Hama, Dera’dan, Lazkiye’deki Sünni nüfuslu mahallelerden Suriye lehçeleriyle konuşan, kimliği henüz belirlenemeyen silahlı kişiler yer alırken, diğerlerinin yabancı savaşçılar olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, eski SNA Sultan Süleyman Şah Tugayı, eski SNA El Hamza Tümeni, Sultan Murad Tugayı, Ahrar el Şam ve eski HTS tugaylarının yanı sıra Savunma Bakanlığı’na bağlı diğer grupların bilinen üyeleri de bulunuyor ve bunların bazıları kimliklerini belirten herhangi bir işaret olmadan askeri kıyafetler giyiyordu.”

Rapordan başka bazı notlar şöyle:

“Kurbanların çoğu, çalınan ilk eşyanın cep telefonları olduğunu bildirmiştir. Evler art arda yağmalanmış ve ‘yağmalanacak hiçbir şey kalmayana’ kadar, birden fazla silahlı adam grubu birbiri ardına gelmiştir. Evler ve dükkanlar hasar görmüş ve bazı durumlarda ateşe verilmiş veya yok edilmiştir.”

“Ülke genelindeki nüfus müdürlüklerinin, önceki Suriye hükümetinin devrilmesinden bu yana doğum ve ölüm belgesi vermeyi bıraktığı bildirilmiştir. Daha fazla gecikme, olası hesap verebilirlik ve tazminat yollarını engelleme riski taşımaktadır.”

“Aileler, öldürülen sevdiklerinin cesetlerini 4 gün boyunca evlerinde tutmak zorunda kaldılar. Diğer durumlarda ise cesetler sokaklarda bırakıldı ve ancak birkaç gün sonra toplanıp toplu mezarlara gömüldü.”

“Binlerce kişi memleketlerinden ve köylerinden yakınlardaki dağlara veya komşu Lübnan’a kaçtı. Mart ve Mayıs 2025 arasında 40.000’den fazla kişi Lübnan’a kaçtı. Diğerleri Rusya’nın Hmeymim Hava Üssüne kaçtı. Rusya, 13 Mart’ta 8.000 ila 9.000 yerinden edilmiş Alevi’ye barınak sağladığını doğruladı ve Suriye liderlerini “kan dökülmesini durdurmaya” çağırdı.”

Rapor, böyle bir dizi savaş suçuna yer verdikten sonra, Şara’yı politik sorumluluktan kurtaran şu tespite yer veriyor: “Geçici hükümet güçlerinin üyeleri ve onlarla birlikte veya yakınlarında faaliyet gösteren özel şahıslarla ilgili olarak, cinayetler ve diğer eylemler çok sayıda ve yaygın yerlerde sistematik bir şekilde gerçekleştirilmiş olsa da komisyon bu tür saldırıları gerçekleştirmek için bir hükümet politikası veya planı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamadı.”

Bu noktada, 20. yüzyılın önemli filozoflardan Hannah Arendt’in ‘Kötülüğün sıradanlığı’ adıyla kitaplaştırdığı tanıklığını hatırlamak anlamlı olabilir. Nazi Almanya’sında Yahudilerin ölüm kamplarına sevk işlerini organize eden SS subayı iken 1960’ta Arjantin’de İsrail gizli servisi tarafından kaçırılıp yargılanmak üzere İsrail’e götürülen Adolf Eichmann’ın Kudüs’teki davasını Newyorker Gazetesi adına Hannah Arendt izler.

Eichmann, suçlamalar karşısında, “Geçmişte yaptıklarımız bugün içinde bulunduğumuz konumdan baktığımızda suç sayılıyor; o zaman devlet göreviydi, Hitler’in her emri kanundu.” der. Yönetici değil, kurban olduğunu iddia eder. Arendt, Eichmann ve onunla birlikte onlarcasının, eskiden de şimdi de dehşet verici biçimde normal olduğuna dikkat çekerek, bu normalliği “kötülüğün sıradanlığı” olarak tanımlar.

Suriye’de o savaş suçlarını gerçekleşen üniformalılar da, muhtemelen eylemlerini benzer biçimde açıklayacaklardır. Daha da vahimi, “Bu geçiş dönemi adaleti sorunlarını halletmelisin” demeye getirerek Şara’yı kollayan BM yetkililerinde temsili bulan kötülüğün sıradanlığıdır. BM’nin hakim güçlerinin Suriye’de Şara’yı o koltuğa oturtan güçler olduğunu unutmamak gerekir.”

Related Posts

Olaylı delege seçimi kavgası sonrası iki kişi gözaltında

CHP’nin delege seçimindeki kavganın ardından iki kişi gözaltına alındı.

Yürüyen merdivenlerde taciz iddiası! Sapığın savunması çıldırttı

İstanbul’da metroda yürüyen merdivenlerde bir kadın, arkasındaki erkeğin tacizine uğradığını iddia ederek o anları kayda aldı. Şüphelinin “Tutunacak yer yoktu, yanlışlıkla dokundum” savunması görenleri çileden çıkardı. Kadın metro durağında “Sapık” diye bağırırken çevredekilerin duruma müdahale etmemesi dikkat çekti.

Bariyere çarpıp metrelerce sürüklendi: 1 ölü

Sivas’ta sürücüsünün kontrolünü yitirdiği otomobil bariyere çarpıp sürüklendi. Kazada 1 kişi öldü 1 kişi yaralandı.

Antalyaspor, Gençlerbirliği’ni tek golle geçti: Emre Belözoğlu’nun ekibi 2’de 2 yaptı!

Süper Lig’in 2. haftasında Antalyaspor, deplasmanda Gençlerbirliği’ni mağlup etti.

Bakan Uraloğlu Sivas’ta Cami Açılışına Katıldı

Ulaştırma Bakanı Uraloğlu, Sivas’ta cami açılışında konuştu, ziyaretlerde bulundu.

Nijerya’da El-Kaide bağlantılı terör örgütüne darbe

Nijerya güvenlik güçleri, El-Kaide bağlantılı Ansaru terör örgütünün en çok aranan elebaşlarından biri olan Mahmud Muhammed Usman’ı (kod adıyla Abu Bara’a, Abbas ve Mukhtar) düzenlenen operasyonla yakaladı.