Yaşadığımız Ülkenin Bizi “Narsist, Makyavelist ve Psikopat” Yaptığını Gösteren Çarpıcı Araştırma

Yakın zamanda yapılan bir araştırma, Avustralya ve Türkiye’de yaşayan kişilerin Karanlık Üçlü olarak adlanırılan kişilik özelliklerine sahip olması durumuna yönelik önemli sonuçlar ortaya koydu.

Araştırma temel olarak, iki ülkedeki Karanlık Üçlü dahilindeki kişilik özelliklerine sahip olan kişi yoğunluğunu karşılaştırmaya ve bu kişilik özelliklerinin cinsiyet açısından farklılık gösterip göstermediğini tespit etmeye odaklanıyor.

Araştırma sonuçlarına geçmeden önce, Karanlık Üçlü kişilik özelliklerini bir inceleyelim.

Narsisizm, kişinin kendi benliğine karşı beslediği hayranlık olarak açıklanabilir. Narsist kişilik bozukluğuna sahip kişilerin, oldukça bencil ve empatiden yoksun olduğu görülmektedir.

Makyavelizm, manipülatif davranışlar yolu ile diğer kişilerin sömürülmesi, empati ve ahlak eksikliği ve acımasızlık gibi davranışlar ile karakterize dilen bir kişilik bozukluğudur.

Psikopatiyse, empati yoksunluğu ve anti-sosyal davranışlar ile diğer kişilere zarar verme gibi belirtiler gösteren kişilik bozukluğudur.

Avustralya ve Türkiye’nin araştırma için seçilmesinin sebebi, iki ülkenin bazı zıtlıklarının olması.

Avustralya dünya sıralamasında en güvenli 13. ülkeyken Türkiye bu sıralamada 149. sırada.

Buna ek olarak araştırma, servet eşitsizliği anlamına genelen ekonomik rekabetçilik alanındaki farklılıkları da göz önünde bulunduruyor.

Ekonomik olarak daha rekabetçi ve zor koşullara sahip olan Türkiye, bu sıralamada 63. sıradayken; Avustralya 134. sırada. Yani Türkiye’de gelir dağılımı Avustralya’ya göre çok daha dengesiz.

Araştırma sonucunda ulaşılan dört temel bulgu var! 

Araştırma; ülke düzeyindeki farklılıklar, rekabetçilik algıları, cinsiyet farkları ve kültürlerarası farklılıklar olmak üzere bulgularını dört temel kategoride inceliyor.

Şimdi bu bulguları sırasıyla inceleyelim:

Türkiye’de Avustralya’ya kıyasla daha fazla Karanlık Üçlü kişilik özellikleri barından insan bulunmakta.

Bu sonuçlar sosyo-ekonomik koşulların etkisiyle açıklanabilmekte. Yani Türk katılımcılar daha rekabetçi ve güvensiz bir ortamda yaşadıklarından dolayı, yaşadıkları ortama adapte olmak adına, bu kişilik özelliklerine eğilim gösterebilmekte.

Türk katılımcılar Avustralyalı katılımcılara kıyasla ülkelerini daha rekabetçi bir yer olarak algılamakta.

Araştırmacılar bu sonucu, ülke düzeyindeki Karanlık Üçlü kişilik özelliklerinin katılımcıların rekabetçilik algıları tarafından şekillenebileceği olarak yorumluyor.

Başka bir deyişle, kişiler ülkelerini ne kadar rekabetçi olarak görürse o kadar Karanlık Üçlü kişilik özellikleri gösterme eğilimi sergiliyor.

Erkeklerinse kadınlara göre bu kişilik özelliklerini daha fazla gösterdiği görülmekte.

Araştırmaya katılan erkekler ve kadınların verileri karşılaştırıldığında, erkeklerde kadınlara kıyasla daha fazla Karanlık Üçlü kişilik özellikleri bulunduğu sonucuna ulaşılmış.

Araştırmacılar bu sonucu, erkeklerin genel olarak rekabetçi bir dünya görüşü benimsemesiyle açıklamakta.

Araştırma sonucunda Karanlık Üçlü kişilik özelliklerine sahip olmanın kültürel faktörlerden de etkilendiği belirtiliyor.

Çalışma, bu özelliklerin yalnızca bireysel faktörlerden değil, ülkenin kültürel ve çevresel özelliklerinden de etkilendiğini belirtmiş.

Yani bireylerin şahsi özelliklerine ek olarak, söz konusu bireylerin yetiştiği ve yaşadığı ülkenin koşulları da o kişinin kişiliğini şekillendirme gücüne sahip.

Özetle bu araştırma; iki ülkeyi örnek alarak, ülkelerin sahip olduğu farklı koşulların, kişilik özellikleri üzerindeki etkisiyle ilgili önemli sonuçlar ortaya koymakta.

Araştırmanın örnekleminde dahil edilen Türkiye ve Avustralya, sahip olduğu koşulların da farklılığı neticesinde Karanlık Üçlü kişilik özellikleri açısından farklılık göstermekte.

Bu araştırmanın, belirli bir örneklem dahilinde yapılarak ana kütleye göre yorumlandığını, kişisel bazda bakıldığında istisnalar olabileceğini ve her bilimsel araştırmada olduğu gibi bu araştırmanın da bazı kısıtları olduğunu hatırlatarak içeriğimizi noktalayalım.  

Kaynak: Elsevier

İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir